12 Ekim 2012 Cuma

Ego ve Nergis



     Varoluşumuzla  başlayan,  gün be gün bizimle büyüyen hallerimiz var. Kıskançlık, kin ve nefret, hırs, doyumsuzluk ve saire. Belki bunlar istenmeyen yanlarımız ama, olmayanımız değil.
      İyi taraflarımız da var elbette. Sevgi, saygı, hoşgörü, cömertlik ve daha niceleri. Aslında özümüzde tüm bunlardan oluşan bir huylar yumağıyız.
    Huy diyorum çünkü; bazı kötü yanlarımızın farkında olsak da onlardan kurtulamıyoruz, ya da iyi olduğunu bildiğimiz kimi güzel davranışlarla hem hal olamıyoruz.  Çünkü ego’muz izin vermiyor.
      Efsane şöyle başlar;
       Olimpos’ta güzelliği dillere destan “Ekho” adında bir peri kızı yaşarmış. Güzelliğinin farkında olan bu peri kızı, kendine aşık olanları küçümseyerek, karşılık vermeden ve bunun keyfini çıkararak yaşar gidermiş. Şımarıklığına ise diyecek yokmuş.
      Peri kızı, bir gün ormanda dolaşırken çok yakışıklı “Narkissos” ile karşılaşır. Bizim Ekho bu yakışıklı gence ilk görüşte aşık olur. Ancak “Narkissos”  peri kızını beğenmez, ilgisine karşılık vermez ve yanından uzaklaşır gider.
      Ekho bu duruma çok üzülür. Neyler ki, kara sevdaya düşmüştür ve günden güne eriyerek hayatını kaybeder. Kemikleri bir kayaya kazınır, çaresiz feryatlarına da sadece bu kayalar ses verir. İnleyen bir nameye dönmüştür ve artık “ekho” sözünün isim annesi olmuştur.
Olimpos Dağı’nda yaşayanlar bu durumu duyduklarında çok kızarlar ve Narkissos’a bir ceza vermek isterler. Lakin güçleri yetmez, Narkissos cezasını kendi seçecektir. Birgün avlanmaktan bitap düşen Narkissos bir nehir kenarında dinlenirken, nehre eğilip su içmek ister, o zamana kadar hiç fark etmediği bu güzellik karşında hayranlığını gizleyemez ve kendine aşık olur!
      Daha önce hiç görmediği böyle bir güzellik karşısında büyülenmiştir. Ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir. Bakakalır suya öylece. Ellerini uzatır, siluet de ellerini uzatır, gülümser Narkissos, aynı şekilde siluet de gülümser ona. Ancak ne zaman uzanıp dokunmak istese, görüntü bozulur, siluete sahip olan su izin vermez aşıkların kavuşmasına. Tıpkı Ekho gibi o da günden güne erimeye başlar. O nehir kenarında kendi kendini seyrederek ömrünü bitirir. Orada solgun sarı rengiyle bir nergis çiçeğine dönüşür.
      Ekho’nun egosu izin vermedi ve yalnızca kayaların ses verdiği bir çığlığa dönüşebildi. Nargissos’un egosu izin vermedi ve solgun bir çiçeğe dönüşebildi. Bu hikaye de bize, egosunun içinde kaybolanların, bu dünyada sadece sessiz bir çığlık olarak kalacaklarını fısıldadı.

Ne zaman yukarılara doğru yükselmeye kalksam "ego" denen köpek tarafından paçalarımdan yakalanıyorum...


[Not: Üzerinize alınabilirsiniz!]




1 Ekim 2012 Pazartesi

Sonbahar Olsun!


Geldi güz mevsimi,

Açıyor yaprakları hüznün.


Renkleri soldu,


Dökülüyor heceleri kardeşlik söyleminin.


İplik iplik sarılırken zaman,


Kayboluyor ritmi barış şarkılarının.


Pörsümüş gülüşlerimiz ve kirlenmiş ellerimizi de alıp...


Kabul ederse,


Sonbaharla gitmeliyiz bu diyardan…