Genişleyen
bir evren gibiydi kalbim.
Bir damla
suydum oysa.
Milyonlar
ışık yılı uzaktayken sana.
Ruhundan bir
nefes üflendi ruhuma.
Dağların
çekindiği bir yük konarken omuzlarıma.
Ve zaman
nedir bilmezken ben,
Gün
sayıyordum ufacık bir odada.
Nakış nakış
örülürken bedenim,
Yazılıyordu
kader defterim.
İki melek
öperken alnımdan,
Bir melek
tutuverdi minik ellerimden.
Dökerken gözyaşlarımı,
Aldım ilk nefesimi.
Zormuş dedim bu
hayat, zormuş.
İnsan yaşamak için
her an nefese muhtaç olur muymuş?
Ne zormuş dedim bu
hayat, ne zormuş.
Sonra bir ses duydum
ve durdum.
Diyordu ki bana;
“Göze alamadıktan
sonra her şeyi, nedir ki hayat…
Nedir ufuk çizgisinde
kaybolan güneşin şafak yolculuğu.
Karanlıktan korkan
bir yıldız, ateşten kaçan bir mum gördün mü hiç?
Oysa her bahar
yeniden açan yapraktı gerçeği fısıldayan.
Ölüp ve sonra tekrar
dirilen topraktı okunması gereken!”
“Madem hayat var,
batan bir gemi kadar vakur durabilmeli insan...”
2 yorum:
Süper bir yazı, su gibi.
Evet, insan cesur olmalı,hayatın getirdiklerine karşı sabırla ve sağduyuyla yaklaşmalı. Kazandıklarına çok sevinmemeli, kaybettiklerine de çok üzülmemeli. Bir gün öleceğinin farkında olmalı insan, son gününü bugün bilmeli. Vakur durabilmeli insan.
Kaleminize sağlık, güzel bir yazı.
Esra-Trabzon
Yorum Gönder